4 Eylül 2012 Salı

akdeniz, çadır, bisiklet, araba : ? az akdeniz, hiç çadır, hiç bisiklet, araba : yinede süperrrr....

BAŞLANGIÇ ESKİ ŞEHRİMDEN 
evet aynen başlıktaki gibi oldu elimde olmayan bazı plansızlıklardan dolayı yine son ana kalınca herşey, bisikletimi yanıma alamadım üzgünmüyüm tabiki üzgünüm, heleki kaldıgım gittigim yerlerde her bisiklet görüşümde içim bir tuhaf oluyordu, ama olsun böylede güzeldi,

1 ağustos cumartesi yoldaydım, önce eskişehire gittim hala universiteden arkadaslarım var eskisehire demir atmış, sanırım eskişehirde değişmeyen tek şey bu arkadaşlarım ve eskişehirdeki eski binalar,  adı eski olan bu şehirde dahi herşey gittide değişiyor, insanlar tek tipleşiyor, avmler yapılıyor, arabalar artıyor...

4 yıl üniversitede okuduğum, yıllardır gelip gittiğim bu yolda daha önce görmediğim böyle bir ayrıntı yolda ciddi keyif verdi bana, az sonra gordumki hava kuvvetlerinin bir üssü vardı

kahvaltıda bulusacakken eskde 3 gibi eskde olabildigim için yemek yemeye, arkadaşımla buraya gittik, eskisehir bursa yolunun 10. km filandı sanırım ama adını unuttum, bursaya giderken yolun solunda kalıyor , bir daha o yoldan giderken yine ugrarım sanırım, önereceğim yemek ise kaşarlı mantarlı alabalık olur

eskişehirde değişmemiş birşey daha, yani kahvaltı değil ama böyle bir kahvaltının hala 5 tl gibi makul bir ücrette olması yanında çayla birlikte, titanik 4 müş burası adaların sonuna doğru ,
bu arada azcıkda gözükse fotoda kalabak suyunu çok özlemişim, bir ara migroslarda satılırdı ama artık yok :(

bu parkında adını unuttum ama gemili veya şatolu park, osmangazi üniversitesinin oralarda, çimlerde oturup kitabınızı okuyacağınız arkadaslarınızla bişiler içebileceğiniz cok güzel bir park olmus, bizim dışımızda bunları yapan yoktu ama olsun:), bu arada bi olumsuz eleştiride allttaki gemiye 1 tlde olsa gezilmesini paralı yapan sorumlulara gelsin


eskisehirde bir parkta wakeboard yapıldıgını duymustum, işte o parkta bu şatolu parkmış ama hayal kırıklıgı oldu çünkü sadece kurs veriliyormus ve sadece cocuklara , ne güzel tesisi yapmıssınız açsanıza insanlara dimi, bizde antalyaya gitmek zorunda kalmıyalım :)

ağaçta, yolda, yapay olunca herşey ne kadar çirkin gözüküyor, yinede binaların arasından iyidir:)



bu kadar çok japon balığını hemde gergedan kadar büyük olanını sanırım ancak bu parkta görülebilir, japonyadaki akvaryumda bile görmemiştim çünkü

hah işte birde böyle bişi var, bu parkta deli gibi gelin var  hatta adı gelinli park olmalı bence, şimdi bu kırmızılı kadın neyin nesi o zaman burasını bende bilmiyorum egerki gelinse marjinalliği pek güzel , yok nişan mişansa tam tersi öggg o zaman :)

vakti zamanında üniversitede okurken ben, bu dağın başında in cin ve ben ucurtma ucururduk (ucururduk desemde 2 defa filan cıkmısımdır ama her cıkısımda birleştirdigim iplerle zor gorebildiğim yuksekliklere cıkardı uçurtma , deli rüzgar olur burda cünkü ) şimdi burayada bir park yapılmıs şelale parkdı sanırım adı, şelale bana biraz yapan geldigi bu yel degirmeni daha cok hosuma gittigi için bana göre yel değirmenli park oldu ki benim ucurtma anlarıma daha uygun, ha birde buraya cıkarken odunpazarından geçiliyor ben daha önce gittigim için tekrar gitmedim ama odunpazarında eski evler var restore edilmiş ayrıca güzel bir külliye var gezilecek ve son olarak ben o ucurtma günlerimde buraya cıktıgım yaşlılar yurdu vardı orayada uğramıstım mutlu olmustu yaslılar, eger giderseniz hemen bu parkın yanında sizde uğrayabilirsiniz 

işte burayı pek sevdim, regülatörmüş adı kütahya yolu üstünde kimse sorsanız tarif eder zaten, yine aynı şekilde çimlerde oturun mangalınızı yapın mutlu olun kısacası :), ayrıca burda tavuktan dondurmaya kadar herşeyi temin edebilceğiniz biryerde var, giriş ücretsiz otopark ücretsiz


barlar sokağı

sonunda gerçek yoluma çıkabildim,antalyaya az bir yol kala solda burayı görürsünüz zaten, gözleme molası verdim, lezzeti fiyatı manzarası işletenlerin sıcaklığı çok güzeldi evran çay ocağı diye geçiyordu burası, eğer yolunuz düşerse kesinlikle burda mola vermelisiniz




HİPNOTİCS WAKEBOARD, SİDE, MANAVGAT
ve sonunda antalyadayım , aslında dün antaldaydım lara halk plajında halka karıstım biraz uyudum sonra duş alıp arkadaşlarla  bulustum, bu arada araba park sorunu yok duş sorunu yok plaj gayet güzel, denize girecekseniz gayet uygun lara halk plajı ertesi gün sabahtan hipnoticse gittim wakeboarda, bir günlük ücret 60 tl hafta içi, ilk başta ayakta duramıyorsunuz sürekli düşmekten durduktan sonrada bu sefer deli gibi yorucu bişi wakeboarda, snowboarda kesinlikle benzemiyor ve bir diger fark burda size verdikleri boardlarla ramparalara box lara giremiyorsunuz, e haliyle bi turdan sonra dön dön nereye kadar atlı karıncanın hızlısı gibi mantıgı olmuyor, ya hipnotics kendi malzemesiyle ramparalara girilmesine izin verecek yada ben kendi boardumu alıp gidicem tekrar, yoksa hiç bir esprisi yok wakeboardun, sırada surf kite var merak ettigim

ardından yani wakeboardun ardından manavgatta yaşayan arkadaşımla side ve manavgat turu yaptık ama side içimde kaldı, hayatımda tarih ve güneşin batışından en çok etkilendiğim yer neresi dense hiç düşünmeden side derim,  ilerde kesinlikle gelmek istiyorum tekrar, bu arada maalesef çok hızlı gectigim için sideden fazla foto yok özellikle arabaların tarihin içinden geçtiği bir yol vardı işte orası rüya kesinlikle...

özellikle bu fotoğraf bana bir resmi hatırlatıyor ama bulamadım bi türlü,






manavgat şelaleside çok güzeldi bi zamanlar susuz olduguyla ilgili bir haber okumustum aklımda o görüntü kaldığı için alltaki görüntü çok mutlu  etti, ardından tam şelalenin yanındaki lokantata yedigimiz sac kavurma süperdi buda tavsiye edilir:), mevlüttttttttt abey tekrar saolasın :)


YÜKSEK PARKUR
işte şimdi süper bişiden bahsedicem buranın adı yüksek parkur direk reklamını yapmak istediğim bir yer, ama öncesinden bahsedeyim ordada biraz bilgi var cünkü benim gibi başı buyruk tiplere, önceki gece baya geç bir saatte cıktım antalyadan saat sanırım 1 bucuk filandı göynüge gelirken sürekli yol üstünde cadırımı kurabilcegim yerlere baktım ama uygun bir yer bulamadım karanlıkta bulması zor oluyor. sonunda bir kamp alanı buldum ama oranında kapısı kilitliydi gece 2 oldugu için olsa gerek:P, en sonunda göynükte bir köşeye çektim arabayı ve arabada uyudum bu noktada 2 önemli tüyo var arabada tek kişiyseniz en uygun şekil arka koltukta uyumak :) bir diger onemli noktada iki yolcu camınada perde görevi yapacak birşeyle orterseniz güneşin zorla kafanıza dikilmesinide engellemiş olursunuz:) bu tüyolardan sonra geleyim şimdi yüksek parkura;
burdan haberdar olmam söyle olmustu, gecen yıl veya ondan önceki yıl kaşta kanyon yürüyüşü yapmıştım ve muhteşemdi işte ordayken buranın broşürlerini almıştım ve o zamandan bu yana aklımdaydı hep, sonunda bu seyahetimde gidebildim, aslında ben daha ticari bir yer bekliyordum ama pek düşündüğüm gibi çıkmadı, sabahın 9 unda benim gibi tek basına hasta ruhlu birini görünce önce sasırdılar kaanla deniz, e tabi herkes yeni kalkıyor uyanamamış durumdalar bununda etkisi var  sonra kahvaltılık bişi var mı dedigimde daha kafe kısmının tam acılmadıgını söylediler ama saolsunlar kendi yaptıkları kahvaltıya davet ettiler, gayet sade ama o kadar lezzetli kahvaltıyı yaptık birlikte, sanırım 1 saat filan hem sohbet hem kahvaltı sürdü, daha sonra kaanla birlikte cıktık tepesine ağaçların,
aşağıdan aslında kolay gözüken ama yukarı çıktıktan sonra inanılmaz keyifli ve o kadar kolay olmadıgını anlıyacagınız ustalıkla yapılmıs parkurlar var , zaten sitelerinde ayrıntılı bilgi oldugu için bunları burda anlatmıcagım, ama kesinlikle biraz olsun sporu seviyorsanız veya biraz olsun macerayı veya hiç olmadı biraz olsun doğayı seviyorsanız mutlaka yapmanız gereken bir etkinlik yüksek parkur,

en keyifli anlardan biriside verdiginiz emeklerin karşılıklarından biride bu kısımlar, iple kaydığınız anlar:)
tesisteki bütün parkurların ücreti 35 tl,
parkurda kaanla deniz var ve çok şirin insanlar tanıştıgıma mutlu oldugum insanlardan oldular:), burasıda kaanın iple inişi


yüksek parkurdaki parkurları tam bitirmişken antalyalı arkadaslarım aradılar ve yolda olduklarını benim oldugum tarafa dogru geldiklerini ve alttaki lokantada bulusabilcegimizi soylediler ve cok sevdigim insanları boyle süper bir yerde gorucegim icin bi daha mutlu oldum biraz hızlıca ayrılmıs oldum yüksek parkurdan ama kaan ve deniz nasıl olsa görüşücez tekrar :)
burası kemeri minnacık gectikten sonra kaşa tarafına giderken solda kalıyor meydan dı adı, serviste güzeldi ama asıl güzel olan fotograftaki herşey, yine oralardan geçerseniz yine uğrayın
(bu arada amma çadır ve bisikletle kamp yapmışım dimi:), diyorum ben plansız bir adamım)

buranın tek kötü tarafı şu oldu, yaklasık 4 gibi filandı sanırım burda olmamız deli gibi açtım ama önceki günden wakeboardun yorgunlugu birde üstüne yüksek parkurun yorgunlugu binince elime kıpırdatacak güç kalmamıştı, burdaki yemekler o sıcacık ekmek nasıl içimde kaldı anlatamam , ama saolsun bahadırın kendi eliyle bana yapıp verdiği dürüm uff hala damağımda tadı, ilk kez bir erkek hemde  evli bir erkek bana dürüm yaptı bahadır bu dahada unutulmaz kıldı o dürümü :D,
tekrar tekrar sizlere nasıl teşekkür etsem az, mahmut sen eve attın beni:P , emil sen evinde agırladın bütün bu çapraşık ilişkileri başlatansın ayrıca:)

 güzel şehrin güp güzel insanları hepinize herşey için çok ama çok teşekkür ederim:)


OLİMPOS VEEEE BİLİNMEYEN TARİHİ :)
evet aynen bilinmeyen bir tarih var bence olimposta ve geçmiş bilinmediği içinde her geçen gün ölen ve sıradanlaşan bir olimpos, bana bu tarihi bildiren kişide allttaki balıkcı abi oldu, o abiyi nerden buldun derseniz olimpos sahiline indiginizde sagda kayalıklarda aralıklar var işte orda kendi halinde oltalarıyla ilgileniyordu saolsun biz gelince oltalarını bıraktı ve bizimle ilgilendi. simdi anlatıcaklarımı filan konuştuk, ama öncelikle olimposa geliş şeklimide anlatayım.
meydan lokantasından sonra , bahadırlarla tekrar yola çıktık, olimposu turladık, daha sonrasında adrasana gittik arabayla , adrasandan foto cekmeyi unuttum ama en çok yorgunluktan çekemedim foto, ardından  alttaki baya yüksekte olan ağaç evin cazibesine kapılıp olimposa döndüm tekrar, burası kadirin ağaç  evleri diye geçiyor, balıkcı abiden kadir hakkındaki bilgileri almadan önce sevmiştim burayı, ama işte o bilgiler işin rengini değiştirdi ;
olimpos hakkında kısaca bilgi vereyim,dağların arasında dere yatağına kurulmuş micik otellerden oluşuyor tamamen ağaçların arasındasınız, o dere yatagının ortasında yol var solundada cafeler ve bakkallar filan, denize iniyorsunuz ama denizden itibaren açık hava müzesi şeklinde tarihi kalıntılar var, ve müze kartla girebiliyorsunuz sahile (veyahut 10-15 girislik kart alıyorsunuz buraya ozel bir kart),sahilin büyük kısmı taşlık ama ince kumlu kısımlarda var ,gıcık olan şuki kumsal gece 10 dan sonra kapatılıyor şimdi geleyim artık aldığım bilgilere balıkçı abimizden.

Daha öncesinde yani kadirin ağaç evlerinin başlattığı yapılanma olmadan önce olimposta, gençler  sadece çadırlarıyla kalır , yemeklerini birlikte yapar, sahilde bira içer, ot içer , sahilde uyur mutlu  mesut yaşarlarmış , ne zaman ki kadirin ağaç evleri yapılmış (ki buranın yapılısında çalısan cok işçi hapis yatmıs ama işte türkiye klasigi birisi yasağı deldikten sonra devam geliyor ) ondan sonra yanartaş gibi bence olimpos yanmaya başlamış, çünkü giderseniz eğer göreceksiz her yerde bir yapılanma, her yerde araba var, hala gelen kitlede belli bir sıcaklık ve farklılık var ama öncesindeki masalımsı tat yok maalesef (hatta olimposun bu gidişle kendini kül etmesi çokda uzak değil),
ve bunuda başlatan kadirin ağaç evleri olmuş, ve işte ben bunu bilmeden üstteki odada, kadirin ağaç evinde kaldım zaten ögrendikten sonra o gece cadırda kalıcaktım ama gece 3 te yanartaştan döndüğümüz ve sabahta yola cıkcagım için gücüm kalmadı cadıra ve uyku tululumumu arkadaşlarımın yataklarının ortasına açıp orada uyudum, bundan sonra gelir miyim olimposa? bilmiyorum? gelirsemde cadırda kalmaya calısırım, akdenizde muhtesem koylar var kesfedilecek ayrıca...


artı birde şöyle bir durum var insan neden sahilde uyumak gece girmek yasak diye sorguluyor? ve karsılıgında cıkan cevap nedense orda o kadar yapılmıs agac evler bos kalmasın diyeden başka   bişi olmuyor :(,
birde bu alttaki görüntü kadirin ağaç evlerinin ( bilenler tanır) içinden bir görüntü, tabi bunun altında doğal olmayan güya ağaçtan oturulacak yerler var ama güzel olan kısmıda fotodan gözüken kısmı yani doğal kısmı, hala hayal ediyorum doğaya misafir oldugumuzu ne zaman anlıyacagızı ve onunla kardeş oldugumuzu ne zaman anlıyacagız!!

ben hala inatla hayal ediyorum alttaki gibi  tarih, deniz, kumsal ve sadece insanın gerçek insanların olduğu bir olimpos!






bundan sonra beni üzen değil mutlu eden şeylerden bahsedeyim olimpostaki,
özetle :) ; deniz, kum, güneş, paletim, şnorkelim ve onur, oray, ahmet, neslihan, meltem ve  balıkçı abimiz,  çok güzel yazıyla altı adet daha insanla tanıştım olimposta hepiniz iyiki doğmussunuz teşekkürler...

evet alttaki fotoda aksıyla birlikte olimposun dibinde duran iki  adet teker, nerden geldigini ise balıkçı abimizden ögrendik çay bi sefer taşmış ve 20 civarında arabayı alıp denize götürmüş, sen doğaya ters işler yaparsan oda sana karşılığını verir!

işte özel insan, balıkçı abimiz , evi , hayatı, işi , herşeyi burası, o kadar yalın, o kadar huzur doluydu ki...


sonunda başardım; dalamıyordum denizde bi türlü olduğum yerde, saolsun hocalarım sayesinde başardım, onun için bu fotomu gururla sunarım, bu arada minik bir tüyo dalacağınız zaman öncelikle cigerlerinizde cok az hava bırakıyorsunuz ( ben o havayla bile dalarım demiştim ama olmuyormuş :)), sonrasında amuda kalkar gibi yapıorsunuz sonrasında cup mavi derinliklerdesiniz  (yaw bu arada palet olduğu halde onbeşinci filan denememde ancak dalabildim :), kabul bu konuda biraz yeteneksizim anadoluda deniz vardıda bizmi dalmadık demiyorum ama)

ha birde bu kısım süperdi, şnorkelle eğer balıkları kovalamaya kalkışırsanız sizden kaçmıyorlar, resmen oyun oynuyorlar sizle, etrafınızda toplanıyorlar filan o kadar güzeldi ki anlatamam, mutlaka şnorkelle giderseniz deneyin bunu ama hemen pes etmeyin bir kaç dakika sonra balıkların oyuna dahil olduğunu görüceksiniz:)


ÇIRALI VE YANARTAŞ
yanartaşı çok sevdim ben ama yanartaşa giden yol üstünde yani çıralıda bana çok güzel geldi, gündüz goremediğim için tam anlamadım ama en azından geceleri çıralı muhteşem şirin güzel minik bir yer:), alttaki tabelada bi köprüyü geçip sola döndüğünüzde karşınıza çıkıyor, çıralıda


yanartaşa iki defa gittim, nasıl sevdim anlatamam tek üzüldüğüm şey keşke biraz daha yukarılarda olsaydı, neden derseniz 800 mt filan yürüyorsunuz yukarı doğru ve o yürüyüş için çıkanların çoğu vıdı vıdı ediyordu, keşke o mızmızlananlar göremese yanartaşı:), keşke evlerindeki hd tvlerinde izleseler ancak, ama buna rağmen süperdi ki dedigim gibi 2 gece üst üste gittim, ikinci gece daha hazırlıklıydık, çekirdeğimizi, kahvemizi, veee patatesimizi aldık patates közledik (sizde  yapmayı düşünürseniz eğer patatesleri taşların üstünde bırakmayın bunun püf noktası patatesi taşların arasına koyun)

en güzel kısımlarından biride yanartaşın, likya yolu işaretini görmek oldu, sadece 3 günlük yapabildiğim bu yürüyüşün işaretini görmek bile heyecanlandırıyor ve nasıl mutlu ediyor anlatamam 

he heee, patatesler

yanartaşa gidilecekse sadece görmek için değil, bence kesinlikle keyif için gidilmeli, arkadaşlarınızla saatlerce oturup , içkinizi alıp, hatta gece uyku tulumlarınızla sabahlıyabilceğiniz  bir yer bence , böyle bir gece hayatınızda ki unutulmazlardan birisi olur, bu arada 24 saat açıkmış yanartaş , sahillerin 24 saat açık olmadığı ama dağlarının 24 saat açık olduğu akıl almaz! bir ülkedeyiz vesselam :)



ve artık dönüş;
eğer üçte yanartaştan dönmesek ve yorgunluğumda olmasa son sabahıma alttaki manzarayla uyanıcaktım, fotografı cektigim yerin az asagısında kamp yapıcaktım, ama bir gün yapıcam! 


olimpostan bana kalan birde; hayatımda ilk kez alkol ve sonrasında birşey daha içmem oldu, ahmet tekrar saol o birşey için :D,
hayat güzel beeeeaaaahhhh!!!!!

 
DÖNÜŞ YOLU ve İNSUYU MAĞARASI
Dönüşü antalya üstünden değilde burdur üstünden yaptım, bahadırın önerisiyle, iyikide o yoldan yapmışım, herşeyden önce yeni yerler gördüm ayrıca yol boş ve güzeldide, şimdi tamda aşağıdaki fotoğrafı nasıl tarif edicem bilemiyorum lakin burası tam virajdaydı arykanda diede bir tabela vardı, o kadar arabayı durunca tam meraklı türk usulu bende durdum, baktım mısır filan satılıyor insanlar oturuyor çay içiyor, hiç çay içmediğim için bende mısır aldım tekrar atladım arabaya, mısırdan aldıgım ilk ısırıkla bugune kadar mısır filan yemediğimi anlamış oldum, bir daha sırf bu mısırdan tekrar yemek için dahi o yoldan geçicem  :)

nedenini bilmiyorum ama çok sevdim ben burayı, bucak- kızılkaya diye geçiyor sağ ve sol taraflarda kayalıklı alanlar ama ortası dümdüz bir yer fotoğraftandan belli olmuyor, yol boyu fotoğraf çekmek için hiç durmadım, hareket halindede ancak bu kadar olabildi, ama bu güzergahtan geçen olursa eminim hatırlarsınız

sonunda işte insuyu mağarası özellikle içindeki göldeki su muhteşemdi, çok param olsa bi tane mağaram olsun isterim :P



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder