5 Şubat 2013 Salı

hong kong (26-30 ocak 13)

26 ocak cumartesi

baslaması zor bir yazı olucaktı bekleyip dursam. iyisimi bende baslayım bir sekilde. hong kongtan dondukten sonra sanırım 4-5 gün filan gecti uyku düzenim ancak yerine oturdu. uzun ucuslarda sunu anladım, yoran tek şey saat farkı. heleki thy le ucuyorsanız, birazcık sadece birazcık kibar  olursanız nerdeyse size ucagı vericek kabin memurları. üstüne birde zamanla ucagın en güzel en rahat koltuklarını, secmeyi ögrenince cidden yolculuklarında keyfine doyum olmuyor  (bu arada burda bir dipnot acmadan edemicegim. cok yakındam tanıdıgım thy kabin memuru arkadaşlarım var  ordan biliyorum bu yazdıklarımı ; inanın o kadar zor sartlarda, o kadar insan dogasına ters bir iş yapıyorlarki!  bazen ne biyolojik saatleri kalıyor, ne kabin içindeki fiziksel yorgunluk, ne kaba ve uyuz yolcular, ne thynin baskısı, kabin içi onlarca kural, kabin içi hiyearşi.... die die gidiyor.  ve tek ihtiyaçları sadece birazcık kibarlık sanırım, yolculardan.  )

11 saatlik bir uçustan sonra 17:30 gibi hong konga indim. indikten sonra direk havaalanı içi çalısan metroya gidiyorum. metro beni alıp pasaport kontrolunun yapıldıgı yere göturuyor, cantamı kabine aldıgım icin inanın bagaj teslimi nerden bunu bilmiyorum. hong kongtan önce, osaka havalanını görünce vuvv demiştim içimden, havalanı metrosu filan, ordayken vuuu hakkımı bitirdigim için hong kongta sadece ooohhhaaa diyebildim (bakalım hangi tepkiler vericem başka havalanınlarında).
bu arada  hong kongtayken bir tane türk büyüğünü çok andım,yaşadığım kentin! yıllardır değişmeyen yüzü! belediye başkanı geldi, ankara belediye başkanı. 
cidden adamı takdir ediyorum, teee 9000 km öteden onu andım! sadece oda olsa neyse:D
ulen diyorum adamlar havalanı içinde metro yapıor!! 
bizimkiler nerelerde daha :D ! heyy teee, dicek bişi bulamıyorum. 

simdi burada temel ve yararlı bilgiler geliyor; bi kere bugune kadar gittigim ülkeler için söyledigim hep su oldu ; Türkiye den daha pahalı bir ülke yok. neden oldugunu birazdan anlatıcam (unutmassam :)).
pasaport kontolu inanılmaz rahat, agzını acmanıza bile gerek yok, direk çat damga basılıyor pasaporta. 
geciyorsunuz içeri once paranızı hong kong dolarına ceviriyorsunuz (ha burda komik bişi var 10 hong doları plastik evet bildiginiz plastik ). ben hong kongta kur farkını söyle astım bence buda yararlı bir bilgi, yaklasık 1 tl 5 hk doları, yani gordugunuz fiyatın son rakamını atıp 2 yle carptıgınız anda yaklasık dogru rakamlarla anında tl fiyatlarını gorebiliorsunuz. örnek vermek gerekirse : klasik ayfon 5 e baktınız 5500 hk doları, at son rakamı 550 carp ikiyle : 1100 tl işte bukkkkkkkk kadar basit, benim işime yaradı (tabi bunu okdugunuz tarihte son durum nedir bilmem ben)
neyse para işleri pis işleri, gelelim hongkonga ,
tabi en güzel şeylerden birisi , o egzotik koku, sanırım ben bu kokuyu seviyorum. en azından havalanında olanı seviyorum. 
sonra mtr die bişi var, hong kongun iett filan gibi bişi. burdan octobus kart alıosunuz depozitosu 100 hk dolar (iade ederken ama 90 hkd vericekler bi yanlıs yok merak etmeyin ) içine istediginiz kadar mangıt dolduruyorsunuz, dönüşte bitmesse içindeki parayıda size iade ediyorlar zaten. yalnız burda süper bişi var, biz daha ankarada belediye otobüsü, ve halk otobüsü ( halkın belediyeyle amansız rekabeti :D ) arasında ortak kart sistemi yapamamışken, hala tuhaf bir kartı yeşil makinalara sokarken. hk da  marketten, lunaparka kadar bir çok yerde kullanılabiliyor bu octobus kart. 
ulasımdan sonra iletişimsel ulasıma geceyim, üst kata giden yolcu katına cıktıgınızda 3 gsm firması var, ordan 98 hkd larına hat alıorsunuz (20tl) sadece bir msj atıorsunuz aldıgınızda hattın aktive olması için , ki gorevli cocukda yardımcı olur zaten bundan sonra hem sms ve arama(hk içi), hemde internet bedava.

yazmaktan sıkıldım biraz bir kaç foto ekledikten sonra doneyim tekrar zamansal akışa 

geldim yeniden.
octobus isini hallettikten sonra, bu arada cs den tanıstıgımız fibi geldi havalanına. allam dünyada öyle ama öyle güzel insanlar var ki! anlatamam. hk da oldugum 5 gün boyunca defalarca gördügü yerleri, bir sefer olsun suratını minnacık asmadan benimle tekrar dolaştı. fibi hakkında hiç bişi söyliyemem ...geleyim tekrar hk ye.
öncelikle bu hosteli kesinlikle tavsiye ederim, oha 3 lü ranza nasıl olacak be desemde basta sonradan hostelin konumu, lobisi, terası, temizligi, teknolojikligi, kullanmak için  bedava ipad vermeleri ve süpppppppper resepsiyonu, kesinlikle burda kalmalı:) 


hostele girişi tamamlayıp cantamı attıktan sonra vapurla karsıya gectik, karsısı neresi derseniz causeawayin karşısı ana kara :) her gün 20:00 de ışık ve ses gösterisi oluyormus, cok gerekli bişi degil ama oralardaysanız izlenebilir, veya buradan da izlenebilir :P 



ardından aynı yerde cakma hollywood bulvarı var, insanlar merakla yerde ünlü isimler arıyor filan, insanların ünlü birilerinin ayak ve el izlerini aramaları, fotograflarını cekmeleri, kendileriyle kıyaslamaları cok komik ve eglenceli :)

işteeeee ilk günün ve  gecenin benim için en süper kısmı, karidesli noddle :D of offf. önce çay gelior sagdakiler, güzel normal sanırım bizdeki ıhlamur cayı filan gibi bir cay. ardından işte fincanda olan çay asıl süperdi, sütlü çay. bu aldıklarımızın toplam ücreti sanırım 15-20 tl civarı bişi tuttmustu.

27 ocak pazar

ertesi sabah bu tapınağa gittik fibiyle, sik yu yang gibi bi ismi vardı. pek bi begendim. dinlerle aram olmasada, bütün ibadet mekanlarını seviyorum, normal bir huzurla dopdolu oluyor içim. fibi olmasa sanırım 2-3 saat en azından durabilirdim burada ama kızcagızın artık kacıncı gelisi ve onunda dinlerle arası pek iyi olmadıgı ve sıkıldıgını hissettigim için pek fazla kalamadık burda.
insanları belkide en saf buralarda görüorsunuz, en caresiz en saf sekilleriyle, ellerini acmaları tanrılarına karsı mucizevi birşey bence (malesef ülkemizde din siyasallaştıkca, anannemin namaz ibadetini yerine getirişiyle işyerindeki makam amaclı ibadetler , of offf....)

her tarafın tütsü kokmasıda ayrı güzeldi. ayrıca tuhaf bişi var burada, evinde ne varsa, portakal, tavuk tapınağa bağışlıyorlar. bizdede olsa bu tür bağış şekilleri, en azından fenerli menerli denizli sorunları daha az yaşardık die tahmin ediyorum :D

tapınak,sonrasında yine neresi oldugunu unuttugum bir sokak pazarına gittik, sanırım kowloon taraflarında biryerdeydi. sokak pazarında can ne bulur ?  allttakileri bulur :)

hong kongtan mıknatıs manzaraları. evet boyle tuhaf bi adamım, yoksa burasımı tuhaf bilmiyorum. cocuklugumdan bu yana elime gecen  her türlü oyuncak ve elektronik eşyanın içini actıgım icin nedense burdakı mıknatıslar cok hosuma gitti. ne amacları var bilmiyorum ama bi gun cok param olursa bi suru alıcam burdan. lego halt etmis ne oyuncaklar yapılır bu mıknatıslardan, ama ucuz dildi işte :(

vakti zamanında bir kız vardı (eski milli boksör). neyse ben bu kızla cok alakasız bir sekilde tanıstım. fakat bende ilk tanıstıgımız anda inanılmaz bi ceryan olmustu ve bunuda ifade etmistim zaten. ardından 3 gece üstüste isinden aldım bırakıyorum evine, ama tokalasma dahi yok en ufak bir fiziksel temas yok. ulan diorum içimden kibar feyzonun  servisçi usulu oldun. ne bilim sen dağları delicen duygularındanda kızın şirinliği falan dısında tık yok diorum. herşey cıkabilir diorum. sonra yok yok diorum heralde kıza soyledik duygularımı yok canım diorum kızında duygularıma karsılık veremicek sosya statüsü ossa soyler filan die dusunuorum ama yinede son 3. gecede tutamadım kendimi sordum ;
ben: özel bi soru sorabilirmiyim
boksör kızımız (buna demiştim ki, sporu seviyormusun, bana eski milli boksörüm demişti. mal ben işte illa konacak ya böyle bi ota. kız dior boksördüm 5 yıl once ben ucuyorum aa sporu seviyor. birlikte bisiklete bineriz, snowboard yaparız filan die. halbuki alakası yok, neyse boksor ayrıntısıda burdan gelior işte) : tabi sorabilirsin
ben: sevdiğin bir insan varmı?
boksör kız : evet
ben :(yok canım anasını babasını, alamanyadaki özledigi amcasını kastediyor. veya tam şimdi aşk baslıor, sensin o diyecek die hayallere dalmaya calısıorum
) peki sevgili anlamında sevdigin biri var mı?
boksör kız : evet
ben :(çüş oha deve hörgüç, lan benle işin ne, adamı kibar feyzo yapıosun şebek yapıosun 3 gündür. canım sorunlu bir ilişki vardır dur onu sorim diorum)
peki ne kadardır ilişkiniz nasıl gidior?
boksör kız: 5 yıldır birlikteyiz , gayet yolunda herşey !!
ben : (sana şimdi göstericem yolundamı değil mi herşey ama neyse)eee peki benim hakkımda ne düşünüyorsun?
boksör kız : senin kötü biri olmadıgını düşünüyorum, onun için bu saaatte senle görüşüyorum (bu saat dediğide gece 23)
ben:(kibar feyzo oldu bir an, çizgi filmlerde üzerinden araba geçen çizgi film karakterlerinin tek boyuta inmesi gibi , incecik bişi oldum. söylicek çok şeyim var. mesela kedi olsa bu boksör kız 8 kez öldürüp kalan tek can hakkıyla hayatındaki kendi oyununa devam etmesini isterdim ama kim neyi nasıl anlıcak, can yine kendi hülyalarında bişiler yaşamış işte dedim ve ağzımdan cıkan kelimeler şunlar oldu
özür dilerim. hoşçakal

bütün bunların alttaki fotoyla ne mi ilgisi var ?
ying yang iyidir bazen

sokak marketten sonra chinese tea denilen bişi varmış sanırım. fibi bu ünlüdür die götürdü beni ama hiçbişi bilmiyorum. ünlü olan chinese te mi yoksa, chinese tea bir yemek cesidimi. yoksa bir lokanta tarzımı hala bu sorulara tam acıklık getirmişte degilim ama acıklim olanları ondan sonra aşağıda.
birde chinese tea a giderken bi alısveris merkezinin girisinde büle büle tabelalar gördüm. fibi dedim aloooo, erkek adam öyle foto cekinirmi öyle fotolarda cıkarmı filan bu ne acep dedim?
oda böyle bir striptiz şov varmıs, sarı biskolat adamlarından olusan hong konglu ablalarda gidip bunları izliormus. hadi bunlar bir nebze okde, bunun koccaman bilboardla anlatılması dahada değişik geldi :)

işte geldik chinese tea. burası böyle ailecek gelinen bir lokanta. oturuosunuz önünüzde bir form var, bildigin bizim öss de doldurdugumuz veya sayısal lotoda doldurdugumuz :D o formdan istediginiz yemekleri işaretliyorsunuz (bildigin optik okuyuculu yani, siparişler simdi anlatıcam zaten basımıza geleni)
sonra hopp geliyor yemekler. ben tabi yemek sanıyordum ama sanırım bu chinese tea denen durum, bizim brunch(bizim brunch ne ola yaww, başka türlü tarif edemedim, bizim bıranç diyim bari belki olur) lara benzior. ailecek saatlerce  oturuyorsunuz ve bir sürü yemek yiyorsunuz.

hah şimdi bizim masaya geleyim. bi sürü şey söyledi fibi doğrusu bu sefer ağır geldi yemekler bana bilmiyorum belki daha saat erken oldugu için (13 civarı) veya bu yemekler gercekten agırdı bilemiyorum. once masaya bos tabaklar gelior ve sıcak su, kendi elinizle kendi bardagınızı kasıgınızı filan yıkıorsunuz sonra çayı istediginiz kadar kendiniz alıyorsunuz. sonra hurrrrra yemekler. bu arada bu dalla yeme olayını en kısa sürede ogrenmek istiyorum cünkü yemekleri bazen ben catalla halledemiyordum ama bütün yemekleri fibi sadece bu 2 odunla halledebiliyordu, yani kasık gerekmeyen daha dogrusu corba dısındaki herseyde bu 2 cubuk işe yarıor. ki zaten aslında kasık gereken yemekleri hooooppp direk kaseden icebilirsiniz. eger bu 2 cubukla yemeyi ogrenebilirsem, kamplar icinde gereksiz catal kasık agırlıgından kurtulmus olurum her çubuk dogada nede olsa :)

bu arada siparisi verdik ama bi yemek geldi, bizim sirariş degilmiş. sonra bida geldi yine yanlıs. sonra anlasıldıki bilgisayarın veya optik okuyucunun kafası karısmıs sürekli bize yanlıs yemek yolluyor aama pek bi eglendim ben, adamlar resmen bak buda yeniyor buda var, buda bir cesit die baya bir yemek getirdiler önüme. ve fibininde ilk kez basına gelmiş bu durum. sonunda  geldi tabi yemekler , benim favorim her zamanki gibi karidesli bişiler vardı içlerinde, onlardı:)
birde bir dipnot, biz ne kadar tuzlu yemek yiyormusuz böyle, yemeklerde tuz yok hiç. ayrıca tatlılarımızda ne kadar ağır. altta seffaf bişi var mesela küp küp jöleli, o kadar hafif ve güzel bir tatlıki, içinde çiçekler filan vardı.

bu fotoğrafta yok ama, tavukları bütün olarak satıyorlar. bildigin bütün, kafalarıda dahil o bütüne. ve direk kafalarınıda yiyorlar tavukların.


bu garip insanlarda bir gsm firmasının reklam ekibi :)

deli gibi kuyumcu var hong kongta
bu kedicikle de bu akşam böylelikle  bitmiş oldu

28 ocak pazar

bugun big buda ve balıkçı köyüne gidecektik sabah 10 gibi buluştugumuz metro duragınıda unuttum simdi ama resepsiyonlar fazlasıyla biliyor zaten bu bilgileri :)
yine bir merkezi durak ve yine bir alısveris merkezi var burada. ama baya erken bulustugumuz için yemek yiyebilecek acık tek yer mek danılds bulabildik. ben pek sevdim bu kahvaltıyı. menüde patates , yemek ve içecek var.

big buda heykeli-tapınağı ve balıkçı köyü Lantau adasında. buraya teleferikle gidiyorsunuz veya otobüsleç teleferikte baya sıra oluyor özellikle hafta sonun olmamasına dikkat edin.  ve mutlaka teleferiği deneyin. alttaki foto sagdaki cok katlı binaların ordan baslıyor teleferik once sola gidiyor sonra ordan doksan derecelik acıyla direk adaya geliyor. birde alttaki fotoda solda gozuken ada, havalanın oldugu yapay ada. (unutmadan söylim; metroda, teleferikte bu gibi yerlerde sakın birşey yemeyin içmeyin 400 tl civarı bir cezası var)


bi gün eger toprakla birlikte yaşarşam (gömülmek  dısında:P) , böyle kocaman tütsülerim olacak tarlamda , bahçemdee.





bundan sonraki kısımdaki fotolar, balıkçı köyüne ait ve oraya otobüs  var direk , big budanın hemen dibinden, kime sorsanız söyler zati.



 


bissssssssürü anlatıcak şey var ama hiçbiri aklımda değil belki sonradan eklerim lakkiinn. bu balıkçı köyünde bu kafede, nasıl hatırlarız derseniz ırmağa bakan kısmındaki üstteki metal balıklardan hatırlarsınız. ki zaten 1-2 tane kafe var sadece, topu topu, sıcak çikolata süperdi.
bundan sonra hostele nasıl gittim hiç hatırlamıyorum. saat farkından dolayı pek uyudugum söylenemez. orda kaldıgım toplam 5 günde toplam 20 saat uyumamışımdır sanırım.
bu arada uykudan konu  açılmışken.
bir türk için hong kongtaki tek tehlike bence kırmızı ışıklar. sanırım ya bu geceydi yada yarınki gece, hostele tam dönüyorum ama nasıl yorgunum , uzun yol tır şöförü gibi gözüm yarım açık. neyse bi ışıktan geçiyorum, yani kırmızı ışıktan ben tabi sola bakıyorum koca yolda cin bile yok, yol bomboş geçiyorum karşıya daaann die bi korna ben hala nasıl bu ses bu kadar yakın olabilir die etrafıma bakarken diğer şeritten gelen koca otobüsün şöförüyle gözgöz gelmemiz bir oldu, nasıl bir uyanma nasıl bir reflekse attım karsıya kendimi, birazda şöför yavaslayabildi, ciddi ciddi ölümden döndüm.
siz siz olun hong kongta hiçbir zaman kırmızıda karşıdan karşıya geçmeyin.
kafanız iyi olur, uykusuz olursunuz bişi olur, illaki unutuyorsunuz trafigin soldan aktıgını hk de, ve şöförler deli gibi kullanıyorlar dolmusları ve otobüsleri benden demesi.


29 ocak pazartesi

işte bugun cocuklar gibi şen oldugumuz ocean park günü.
ama ondan önce anlatıcaklarım var, önceki gece hostele geldigimde yandaki yatagın 3 üncü katından bi kafa uzandı, sen cansın dimi dedi yaw evette ne alaka dedim hacı nerden bildin resepsiyon mu söyledi? yok dedi liya söyledi. liya kızımızda zamane sarah ve musa hikayesi gibi bişi. önceki gece tanısmıstık, antalyada bir yagız esmer türk delikanlısına abayı yakmış. bu yazda bizim yağızımız için türkiyeye çalışmaya geliyormuş, filan falan ne hikayeler cıkıyor yaw hostelllerde, onun içinde çok seviyorum. vay anam dedim türkler her yerde. hasanda işte benden önce onla tanışmış liya bahsetmiş benden hasana.
hasanda bir konferans için gelmiş nasıl özel bir insan, isallah bu bir baslangıc olacak zaten onunla, buda tuhaf bi tanıtım oldu ne baslıgı abi 2 erkek neye baslıyoruz , baslıyosunuz filan diyene:D
lafın gelişi, neyse pek anlatamadım zaten, ben mevzumuza döneyim. hasana geceden gel dedim sabah oceana gidicem sende gel birlikte gidelim. hasan takmıs geceden koreli bi cocuga abi sözleştik die ama koreliden ses seda yok. sabah uyandık birazda zorla aldım hasanı düştük ocean park yollarına.
neyse hostelin önünden direk dolmuş kalkıyor oceana, bindik dolmuşa ama anam nasıl kullanıyor adamlar dolmuşu. bizim burdaki makasçı şahin ve bmw ci ergenler bile yanında trafik polisi kalır bu şöförlerin. hadi adamlar çakal olmuş iyice ama allam siz ne motoru taktınız o dolmşlara 0-100 hızlanma süresi ferrariyle filan yarısır öyle dolmuslar. alttaki fotoda bundan işte, hız limiti var 80, altındada kocaman anlık hızınızı gösteriyor eğer o hızı geçerse şöförler direk  yolcular uyarıyormuş :D
mutlaka dolmuşa binin, sabah bu dolmuşla süper başladı zaten.
dahada komiği, dolmuşa binerken ve inerken octobus kartınızı okutuyorsunuz ve metrolarda da. neyse binerken okuttuk, inerken unuttuk ama son anda dolmuş hareket etmeden hatırladık geldik tekrar okutmak için, öyle bir bakısı ve konususu vardıki yani orda kesin okutudunda gidinin sinkaflı modelini söylemiştir.
indik dolmustan 30 metre ilerde zaten ocean park, amaaaa hasan bi baktı fotograf makinasının pili yok. pilde öyle böyle dili deli para bayılmıs orjinal pil alcam die sırf usaden filan bulmus kötü bir başlangıc oldu ama nasıl gülüyoruz bundan sonrası dahada eğlenceli.


dediğim gibi cocuklar gibi şendik :) giriş ücreti 50 tl civarı bişi. bunun için bütün aaletler roller costerlar dahil, yunus gösterileri dahil.

işte hk de en sevdiğim şeylerden birisi adamlar herrrrrrrrr yere sıra karışıklıgı olmasın die bunlardan yapmıslar ama heryere. başta biraz sıksada sonradan bu zincirler arasından amacınıza ulasmanız pek eglenceli oluyor.

üstteki sırada beklerlen çinli bir çiftle tanıştık, yu tu ve sofya. bu arada komik bi durum var cinlilerin cogunda cift isim var. kıza diosun mesela adın ne ?  ingilizce ismim mi, çince ismim dior sana nasıl yani diorsun çince tabikide , başlıyor söylemeye, si yan miçançe hi karo. tabi bunu 5-6 tekrar sonra algılayabiliyorsunuz. soruyosun tekrar ingilizcesi ne? sofya diyor :D:D
oha diosun orda tamam cift isim iyidir :D. tamam kendi dillerindeki isimler cok güzel filan kulaga cidden cok hos  geliyor ama biraz kısa tutsanız bizde ingilizce isim istemesek sizden:)
neyse ben bizim sofyayla yu tu ya geleyim. sırada beklerken tanıstık bunlarla önce sanıyoruz ki sofya yalnız sonra kocam su almaya gitti dedi. az sonra fotolarda gelecek zaten. geldi sonra kocası yu tu  ama nasıl şirinler anlatamam. hasan dior abi kocasının adı neydi radiohead diorum filan, biliyorum ayıp ama kendi dilini konustugun bir insanla  eglenmesi cok zevkli oluyor dışardayken:P
bi kasiyer görüosun mesela nasıl güzel gülüyor nasıl gözlerinin içi pırıl pırıl, diyosunki orda işte hasana,
senin o gülüşüne gurban :D bu vb durumlar cok oluyor yurtdısında, kafa dengi biriyle birlikteyseniz:)
yine dagıttım mevzuyu, neyse beklerken sofya bize dediki, sıradan içeri girdigimizde koşarak gidelim oldumu dedi. iyi dedim bende adet sandım, bunu sofyaya hk lu bir arkadası söylemiş cok sıra oldugunu onun için kosmamızı. tabi arkadası büyük ihtimal hafta sonu ve normal bir saaate söylemiştir. biz hem pazartesi hemde sabahın 10 unda oceanın kapıya dayandıgımız için cokda gerekli değildi ama.
iyi dedim macera olur. neyse bi girdik içeri zaten önümüzde 50 kişi ya var ya yoktur , başladık hasanla koşmaya. ama önde yürüyen insanlara geldigimizde onlarda başlıyor koşmaya  ve herkes  gülülüyor hemde :D nerdeyse su videoya dönmeye başladı bütün ocean park. tabi bizim yu tuyla sofi ortalıkta yok nedeni az sonra fotolarda. koş koşş en önde gel teleferiğe sonra bizim çinli çifti bekle :)

2 bölüm halinde yapmışlar koca parkı. dağın 2 yamacına kurmuşlar. atraksiyonun bol oldugu kısımlar okyanusa bakan tarafta. diger tarafta giriş kısmı ise daha cok cocuklara yönelik. iki kısmıda 2 şekilde bağlamışlar hem teleferik hemde mini metro. ikisiyle gidebiliyorsunuz. sabah teleferiği , dönüşte mini metroyu kullanmıştık.
yani söylimim söylimim diorum tutamıcam yine kendimi. yurtdısındayken bize zor gelen herşey o kadar kolay geliorki. adamlar bildiginiz lunaparkın için gayet büyük bir teleferik hattı döşiyebiliyorlar, metro yapabiliyorlar. bursa uludağda yıllardır süre gelen bir teleferik inşası var hala! ah canım vatanım ahhh


 burasıda teleferikten okyanus


 teleferikten indikten sonra direk roller costerla başladık ;  burada 

 sonrasında b,ndiklerimizden birisi buydu. bizim çinliler baya korkak oldukları için digerlerine pek binemediler bizle. işte yu tu ve sofi 

  sanırım her gezimden bir çocuk fotoğrafı adetim oldu artık :)

ve yunus gösterisi ardından ocean parkta bitti. başka bir sürü şey var ocean parkta ama zaman kalmadı bazılarına. bir çoğunda da fotoğraf yok.

   





30 ocak salı ve dönüş



hk nin merkezi, central sanırım. hakkaten güzel biryer, yine bi sürü alışveriş merkezi var. sabah benim son günde kahvaltı yapalım die çıktık ama çıkış o çıkış kahvaltı dışında herşeyi bulduk nerdeyse.
öncelikle centralda biryerlerde, bu aşağıdaki mahalle pazarını bulduk tesadüf eseri. böyle sokak arasında kurulmuş bir pazardı. bizim ulustaki hale benziyor , tabi bende hali pek sevdiğim için deli gibi mutlu oldum. keşke fotosunu çekseydim dediğim bir meyve bardağı aldık 2 tl ye ama nasıl güzel ve tazeydi içi anlatamam, kahvaltımız o bardak oldu zaten. çeşit çeşit taptaze meyveler. bu arada deniz ürünlerini seven biri için hk müthiş biryerdir kesin. fiyatlarını sormasamda ucuz oldugunu hissediyor insan bi noktadan sonra. ah be dedim içimden hk da yalnız yaşıcaksın, alıcaksın bu pazardan taze taze deniz mahsulü direk okyanustan, ondan sonra göbekli ahmet usta olmassında ne olursun uy uyyy










ardından puding molasu, sanırım muzlu pudingti amaaa nasıl güzel, öyle hafifki. fibi balıkcı köyündede çok ilginc bi tatlı yemişti, onu hatırlattı. beyaz sütten yapılan bir tatlı ama nasıl güzel ve hafif. bizim tatlırı düşününce bizimkiler direk şeker artı yan parçaları oluyor. alışmısız güzel tabi ama düşününce gelde ondan sonra göbekli, popolu bi toplum olma. birde su adamların yemeklerine bak.


sonra bir kuruyemişçi, özellikle bu kabak çekirdiği görünüşlü çekirdek nedir ne değildir çok merak ettim ama son gün olunca insan iyice yorunguluktan sormaya bile gücü kalmıyor herhangi bir şeyi.




offffffffff işte bu.
evime yani vatanıma getiremedigime bu kadar üzüldügüm hiç bişi olmadı.
 sanırım bir çeşit mandalina, ama nasıl güzeldi ve ucuzdu anlatamam. görüntüler bile anltamaz. al bunlardan bi tane evine, eve uslu bi cocuk gelmiş gibi olmassa ben neyim.

arada bi sürü komik ve ilginc şey oldu ama cogunu unuttum. bu arada hk da ilk günden bu yana en dikkatimi cezbeden seylerden biriside bu. bizdeki inşaat iskeletlerini hk abilerimiz bildigin bambudan yapıyorlar.

bir ,2 sabah önce hostelde koreli bi kızla tanısmıstım. ama ne tanısma. sabahın 8 i herkes uyyo lobide, kimisi pc ciyle bişi yapıyor kimisi kahvaltısını hazırlamıs ama herkes böyle mal gibi. bi bu tanıstıgım kız ortalıkta gezinip duruyor, saga sola gidiyor ama  normal bi gidiş degil. bi tane ayıcık takmıs cantasına, ayıcıgındada bir zil, ne zaman hareket etse ding dong zil calıo. tabii sessiz sabahın körü, herkes kıza bakıor ama kızın umrunda degil o seste, zaten şirinde bi ses. neyse bi an bizde geldik göz göze, gülümsedim ben. kızımızda direk tepki verdi ama nasıl şirin gülüyor. adıda kendi gibi komik ; riki.
neyse hasanla gezioruz bi baktım bu kız alttaki fotonun sol altında sırıtarak yukarı cıkan kız işte bizim riki. fotografı cekerken hiç farkında bile degildim sonra arkadasıyla yanımıza gelince farkettim.
dedim: napıosun kız burda.
dedi:  acıktık yuw, burda bi ünlü noddle cı var ona geldik
dedim: way anasını ben noddle zaten cok seviyorum iyi bizde gelebilirmiyiz sizle
dedi: ayıpsınız tabi gelin

neyse  biz yürüyoruz, hasanlada abi ünlü münlü ya bu nodulcu, kazık olmasın sonra die aramızda türkiş diyaloglar cereyan ediyor. devamı alttaki fotoda


geldik nodulcuya, ama nasıl sıra var. biz hasanla göz göze geldik tabi rikiye gülüyoruz, direk söyledik ya sıra biraz uzun. riki dedi, tamam siz beklemek zorunda değilsiniz, biz zaten bura için geldik siz dolaşın gelin ii dedik bizde. neyse dolaştık biraz sonra bi geldik, ne  sıra kalmış ne rikiyle arkadaşı ortalıkta, biraz fazla dolaşmışız, telefonda yok tabi bir daha buluşamadık, ama gordugum en komik kızlardan biriydi kesinlikle.


hongkong ta yapılacaklar listeme, ilerde yapacaklarım listeme kesinlikle bu iki katlı tramvaylara binmek var. bu sefer olmadı, cok istememe ragmen bazen unuttum, bazende yapacaklardan zaman kalmadı ama kesinlikle bidahaki sefere bu tramvaya binicem.


bir düğün grubu, hk tan

ve artık dönüş...